(fotoğrafları kullanmanızda bir beis görmüyorum)
Merhaba,
Üniversiteden mezun olup bi baltaya sap olamamanın bana verdiği öz güvene dayanarak, üç-dört aydır internetten araştırarak öğrenmeye çalıştığım entomolojik hayat hikayelerinden sizlere bazı kesitler sunacağım. (hadi hayırlısı)
Haziran ayının başlarında, Çamlıca eteklerinde tam da arı fotoğrafı çekmek için gezerken resimdeki arkadaşla karşılaştım. Çenesini mi deyim, kıskacını mı bilemedim takmış çiçeğe öylece duruyordu. Bizim "sarıca", "sarıcalı" , "sarıca arı" diye seslendiğimiz ve sıklıkla karşılaştığmız elemanlara göre bu hareketsizliği, tepkisizliği, hatta aldırmazlığı ve hatta vurdumduymazlığı efenime söyleyim azıcık daha topluca oluşu, gözlerinin yapısı pek de mütecessis bi karaktere sahip olmayan kendimi bu arkadaşın kimlerden olduğunu sorup soruşturmaya sürükledi. Nihayet yürüttüğüm çalışma neticesinde arkadaşı teşhis edebildim.
Bu kadar gevezelikten sonra dersimiz; apyolojiye (arı bilimi) geçelim. İsmini kendi gibi parazit - asalak olan cuckoo bird'den (guguksuymuş türkçesi) alan bu gözünü sevdiğim, "apidae" sülalesinin "nomadinae" ailesinin bi ferdidir. Konumuza devam etmeden önce şu parazit meselesine kısaca değmek, değinmek istiyorum.
İki canlı türünün birbiriyle olan ilişkisinden biri faydalanıp öteki zarar görüyorsa veya sadece biri faydalanıyorsa biz kârlı çıkana parasitic, asalak diyoruz. Örneğin; daha önce de sözü geçen gukuksu kuş çocuklarına bakamadığından yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır. Haliyle ev sahibi kuş genellikle misafir yumurtayı sahiplenip bakımını üstlenir. (dışarda mı bıraksındı zavallıcığı?) 12 gün gibi kısa bi süre içinde yumurtadan çıkan misafir kuş, üvey ebeveynlerinin getirdiği yiyeceklerden daha fazla nasiplenmek içün diğer yumurtaları yani üvey kardeşlerini yuvadan atar. 3 hafta sonra hayli irileşip anne-babayı geçen guguksu kuşumuz yuvayı dağıtıp çeker gider. (Hayli uzattım meseleyi)
Neyse efenim konumuza dönelim, bu arılar ise polen toplayamadıklarından, petek yapamadıklarından olsa gerek larvalarını başka arıların peteklerine koyarlar. Gel zaman hit zaman, ev sahibinin bütün nimetlerinden faydalanır,
kraliçe arı için çok önemli olan mevcut poleni tüketir, ev sahibi yavrucakları yer gerekirse kraliçeyi de öldürür Roma'yı da yakarlar.
Hikayemiz burada bitti. Okuyanlarda "subhanallah kardeşim ibretlik bi hikaye olmuş" dedirtecek bi etki bıraktığını umarak publish tuşuna basıvereceğim şimdi.